×

Başımdan Geçen Bir Hikaye: Bir Teselli Ver! | Cem ÖZEL

[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL

Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi

Geçenlerde eski komşularımızı ziyaret etmek için doğup büyüdüğüm mahalleme gittim. Vaktim de varken aracımı yıkatmak için mahalle içindeki bir oto yıkamacıya da uğradım. İşletmecisi, çok uzun zamandır görmediğim çocukluk arkadaşımdı. Görür görmez hemen tanımıştım. Zamanım da epey vardı. Tanışıklık vermeden önce bir geçmişe, bir de şimdiye gidip gelip arkadaşımdaki değişikleri gözlemledim: müşterilerle konuşmasını, çalışanlarıyla iletişimlerini… Bir hayli irileşmişti. Aceleci konuşması aynıydı. Bir cümleyi bitirmeden diğerine başlama telaşı. Bacak bacak üstüne atmış gibi duran ön dişleri şu anda da aynıydı. (Benim dişler de pek farklı değil) Yanakları tombikti. Acaba yeniden tanışma esnasında yanaklarını sıksam ne tepki verirdi? Yanlış anlayıp kıçıma tekme atabilir endişesiyle vazgeçtim. Kısmet olur da bir gün çocuklarını görürsem onların yanaklarını sıkarım. Eminim ki onlar da babaları gibi koca yanaktırlar.

Dışarıdan görebildiklerim bunlardan ibaretti; ama karakterindeki değişimi konuşmadan anlayamazdım. Yavaşça yaklaştım. Önce bir işkillendi. Sonra “buyrun” dedi.

“Cemil! Beni hatırladın mı? Cem ben. Mahalleden”

Gözlerini hafif kısarak suratıma ciddi ciddi baktıktan sonra:

“Vaaaay Cem! Ne kadar değişmişsin yaa.” (Sanki sen aynı kalmışsın)

“Ne var ne yok, nasıl gidiyor?”

“İyi vallahi be Cemil”

“N’apıyorsun? Ne iş yapıyorsun?”

“Ben? Ben kütüphanecilik okudum. Kütüphaneciyim.”

Kütüphaneci lafını duyan Cemil’in rengi attı. Üzüldüüüü, hem nasıl! Sanki babam ölmüş de teselli eder gibi bir tavır takındı. Elini omzuma koydu ve büyük bir ciddiyetle:

“E ne yapacan be Cem? Hepimiz bi’ yerden tutunacaz. Ekmek parası işte”

Cemil, teselli verme moduna girince, benim adıma yaşadığı üzüntüye ortak olmak istedim.

“Sorma be Cemil’im. Kader işte. Sağlık olsun. Her şeyin başı sağlık! Değil mi kardeşim”

“Öyle öyle, sağlık olsun”

Cebinden sigara paketini çıkarıp bana da uzattı. Aldım. İki eski arkadaş, benim bahtsız kaderime tüttürdük.

Ya işte böyle! Sevgili Cemil kardeşim, halimize çok üzüldü. Acılarımızı paylaştı.

Aracımı yıkattıktan sonra komşuma çıktım. Kitap kurdu olan komşuma bu olayı anlattım. Gözümüzden yaş gelene kadar güldük. Her buluşmamızda takılıyor bana: “E ne yapacan be Cem? Hepimiz bi’ yerden tutunacaz.”