×

Her kütüphane bir cezaevi kapatır-Yrd.Doç.Dr. Işıl İlknur Selvi Sert

Bu hafta hem kendiniz hem toplum için bir iyilik yapın, bir kütüphaneyi keşfedin.  48. Kütüphane Haftası oradan baktığınızda sizin için bir şey ifade etmiyor olabilir.  Ancak kitap ve kütüphanenin önemi de en çok bu haftalarda hatırlanıyor. Bu yıl 48.’si Yapılan Kütüphane Haftası’nda Türkiye’nin her yerinde aynı anda kitap okuma etkinlikleri düzenleniyor, yürüyüşler yapılıyor, toplum bilinçlendirilmeye çalışılıyor. Çünkü Türkiye’de her 100 kişiden sadece 4’ü kitap okuyor. 

Peki neden kütüphanelere bu kadar uzak bir toplumuz, halk kütüphaneleri neden yaygın değil, kitap okumayı nasıl sevdirebiliriz, üniversitelerde bu konuda hangi çalışmalar yapılıyor? Tüm bunları  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Işıl İlknur Selvi Sert ile konuştuk.

– Küçükken hatırlıyorum Eskişehir’de her mahallede bir kütüphane vardı. Sobalar kurulu sıcacık, eski kitap kokan yerlerde burası. Ne oldu kütüphanelerimize? Neden olması gerektiği gibi her mahallede hiç değilse her semtte bir Halk Kütüphanesi yok?

Halk kütüphanelerimiz tüm halkı kucaklaması gereken, adeta bir eve benzemesi gereken yerler. Bugün özellikle Belediyelerimiz çok güzel halk kütüphaneleri kuruyorlar. Tanıtım eksikliğinden halkımızın buralardan haberi yok. Bazı belediyeler ise hiç kütüphane kurmuyorlar. Halbuki kültürel görevlerinden biri de budur belediyelerin. Hemen her ilçemizde ilçe halk kütüphanelerimiz var ve bunlar Kültür Bakanlığına bağlı yerler oralara yeni yeni mezunlarımız atanıyor ve daha da güzel hale getirecekler ben inanıyorum. Kurulan kütüphaneleri daha çok kullandıralım ki, yenileri kurulsun.

– Varolan yerler yeterli mi sizce?

Tabii ki yeterli değil. Daha da geliştirilmeli, yenileri açılmalı. Bunlar kütüphanecilerin özlük haklarının iyileştirilmesiyle de mümkün kılınabilir. Hele ki en önemlisi halkın baskısıdır. Kim yetkili mercilere gidip “ben kütüphane istiyorum semtime” diye istekte bulunuyor? Arz-Talep meselesidir bu biraz da.

– Neden evimize en yakın halk kütüphanesine gidip üye olmuyoruz? Bizi sınırlayan şey ne?

Kamu binalarının soğuk yüzü bizi oraya gitmekten alıkoyuyor . Bunu bana bugün Okuma Sağanakları: Çocuk isimli ve şu anda Taksim Metrosu Yürüyen Bantlar Sergi alanında bulunan sergi açılışında Atatürk Kitaplığı Müdür Yardımcısı Ramazan Elmas söyledi. Kasımpaşa’da Turabibaba Halk Kütüphanesine  yakın bir kahveye gitmişler. Demişler ki “burada bir kütüphane var, biliyor musunuz?” Ama o kadar yakınlar ki bilmemeleri imkansız. “Bilmiyoruz” demişler. “Gelin size götürelim” demiş Ramazan Bey. Gelmişler kütüphaneye ve ne kadar beğenmişler… Bizi sınırlayan şey gelmemek, uzak durmak. O halde kütüphaneciler olarak o kütüphaneleri biz tanıtacağız. Başka yolu yok.

– Şimdi böyle konuştukça aklıma geliyor, ilkokulda da lisede de düzgün bir kütüphanemiz olmadığını hatırlıyorum. Herkes evinden kitap getirsin derler, evimizde ne varsa götürüp koyardık. Bir okul için her şeyi yaptığınızı düşünebilirsiniz. Eğer okulunuzun bir kütüphanesi yoksa hiçbir şey yapmış sayılmazsınız. Okullar da MEB bağlı yerler. Sizce Bakanlık kütüphane konusunda yeteri kadar bilinçli mi?

Kesinlikle bilinçli. Güzel şeylerin olması yakındır. Henüz daha atağa geçmedik. Okul Kütüphanecileri Derneği (OKD) ile çalışmalarımız sürüyor. http://www.okulkutuphanecileri.org/ adresinden bu derneğe ulaşanlara, okul kütüphanesi  kurmak isteyenlere biz de yardımcı olabiliriz. Öğrencilerim de bu konuda seve seve gönüllüler. MEB’e de destek olmamız gerekiyor. En azından belirli noktalarda okul kütüphanelerini geliştirmeden hele de oralara bir Bölüm mezunu kütüphaneci atamasını görmeden bu dünyadan göçmek istemiyorum. En büyük misyonum bir budur bir de Türkiye’ye okuma alışkanlığı kazandıracak grubun bir üyesi olmak. OKD ile bu işe baş koyduk.

– Sizce Türkiye’deki kütüphaneci sayısı yeterli mi?

Yeterli değil. Çok sayıda mezun veriyoruz ama hepsi atanamıyor. Okul kütüphanelerinde, halk kütüphanelerinde BBY mezunlarının çalışmasını istiyoruz. İşin ehil ellere bırakılmasını istiyoruz. Bütün mücadelemiz bunun içindir. Türk Kütüphaneciler Derneği, tüm şubeleriyle ve genel merkeziyle özellikle İstanbul Şubesiyle bu işe kendini adamıştır. BBY Bölümlerinden tüm hocalarımız konu hakkında görüşler bildirmişler, destekler vermişlerdir. Biz kütüphanecilik, arşivcilik, bilgi ve belge yönetimi camiası olarak biraraya gelirsek bu sorunların üstesinden geleceğiz. Halkımız da bize destek olacak ve okuyan Türkiye imajına kavuşacağız. Bunun da başka yolu yok.

– Çok çok üzücü bir durum var. Benim tanıdığım çok kültürlü, bilgi birikimi olan insanlar dahi kütüphanecilik eğitimini ve kütüphaneciliği önemsemeyebiliyor. Oysa yurtdışında kütüphanecilik en önemli ve saygıdeğer meslekler arasında gösteriliyor. Nerede yanlış yapılıyor? Bu düşüncenin düzeltilmesi için neler yapılabilir?

Demin de dediğim gibi beraber hareket etmek şart. Bizim mesleğimizde herkes ayrı ayrı o kadar güzel işler yapıyor ki… Anadolu’daki Kültür Bakanlığına bağlı halk kütüphanelerinde de, belediye kütüphanelerinde de çocuklara yönelik öyle güzel çalışmalar var ki… İş gelip tanıtım eksikliğine dayanıyor. Kampanyalar, etkinlikler yapmalı ve sizin gibi değerli medya mensuplarıyla bunları paylaşmalıyız. Eski mezunlarımız mesleğimizin çok çilesini çekti. Onları saygıyla anıyorum. Onlar bir temel hazırladılar genç kütüphanecilere. Tanıtımı yapacaklar ise genç kütüphanecilerdir. Sosyal Medyayı kullanarak üye kazanmaları, etkinlik duyurusu yapmaları onlar için çok kolay. Sosyal medyayı doğru kullanarak zaten var olan güzel hizmetleri tanıtmamız şarttır bence…

–  Yine ne kadar üzücüdür ki dünyanın en uzun süredir yayımlanan İngilizce genel kültür ansiklopedisi Britannica bundan sonra basılmayacak. 15 senedir iyiden iyiye yok olan ansiklopedi kültürü tamamen bitiyor. Biz nasıl böyle bir dünya olduk. Bunun tek sorumlusu sizce internet mi?

Hayatımızda internet olmasaydı başka bir ortam olacaktı. Binlerce yıl once kil tabletler vardı şimdi yoklar. Papirüsler vardı şimdi yoklar. Bu dönüşümden korkmamak gerekli. Elbette ki  bu yüzyıl içinde bu büyük dönüşüm gerçekleşecek.  Olmadı bir sonraki yüzyılda…Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından büyük emekle düzenlenen İstanbul’daki kütüphane haftası açılışımızda Prof. Dr. Talat S. Halman bu konuya o kadar güzel değindi ki…  E-kitap diyorlar, buradaki e harfine elektronik yerine elveda-kitap mı demeliyiz diye o kadar güzel sorular sordurdu ki bize… Sonucu ezeli-kitap ve ebedi-kitaba bağladı. Onu onaylamamak elde değil. Kitap hep var olacak. Şekil önemli değil. Şu an bir dönüşüm zamanındayız ve ikisi de beraber yer alacak hem raflarımızda hem kindle larımızda. Bu kaçınılmaz. Okuma eylemi hep olacak araçlar değişse de… Ben kitabın değişmesini istemeyenlerdenim. İkisi birarada olsun diyenlerdenim. Ama dünya hızla değişiyor ve bizim düşüncelerimize bakmıyor…. Değişime direnemezsiniz.

– Kütüphanelere yapılan bu bilinçsiz şiddet nasıl önlenecek? Meclis’ten birileri ile irtibata geçip bu yönde bir çalışma yapılmasını istemeyi düşünüyor musunuz?

Bu bir savaş değil bence.. Dediğim gibi, kitap ve e-kitap birlikte var olacak uzun sure. Biz bilgi ve belge yöneticileri olarak, kütüphaneciler ve arşivciler olarak nasıl bir strateji izlemeliyiz bunu belirlememiz önemli. Yurtdışındaki kütüphanecilik forumlarında bunlar görüşülüyor. Kimse henüz bu stratejiyi tam olarak belirleyemedi. Tam bir geçiş aşamasındayız.  Meclis ile Türk Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanımız Ali Fuat Kartal sayesinde her daim irtibat  halindeyiz. Kendisi Meclis Kütüphanesi’nde uzman kütüphaneci olduğu için Milletvekillerimizle de devamlı görüşme halinde. Yoğun bir çabası var. Takdir etmemek mümkün değil. Ancak bu işler 1-2 kişiyle olmuyor. Halk desteğini almazsak nereye kadar 1-2 kişiyle gidebiliriz ki? Bunun için de tanıtım şart.

– Son olarak pek bilinmeyen gözde üniversitelerimizde bulunan çağdaş kütüphanciler ve arşivciler yetiştiren Bilgi ve Belge Yönetimi bölümünü, hiç tanımayanlar için bir kaç cümle ile anlatabilir misiniz? Yeni başlayacak gençler bu bölümü neden tercih etsin?

İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, en eski Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümlerine sahip üniversitelerimiz. Buralarda yetişen öğretim üyeleri, Kastamonu Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi  gibi üniversitelerimizde mesleğimizi genç nesillere sevdirmek üzere kadrolarını kuruyorlar. Kıbrıs’ta Yakındoğu Üniversitesi’nde de varız.   Atatürk Üniversitesi  gibi bölümü nispeten yeni kurmuş ve öğrenci alan; Kastamonu Üniversitesi gibi  Bölümü kuran ama henüz öğrenci almayan üniversitelerimiz de var. Her biri birbirinden değerli hocalarımızın olduğu bölümler bunlar.

Yeni başlayan öğrencilerime hep söylediğim bir şey vardır: bu bölümü bitirip iyi bir yere gelmek istiyorsanız bilgisayar ve yabancı dil seviyenizi yükseltecek çalışmalar yapmalısınız. E-kitap gibi tehditlere rağmen bölümümüz çok önemli ve değerli. Kimi zaman tehditler fırsata dönüşebilir. Bu geçiş sürecini akıllıca kullanacak mezunlarımızla, yeni başlayacak öğrencilerimize bir umut olmayı hedefliyoruz. Değerli hocalarım da bu konuda benimle hemfikirdir diye düşünüyorum. Bilgi Okuryazarlığı, Yaşamboyu öğrenme etkinlikleri gibi önemli çalışmalar kütüphane olmadan yapılamaz. Kütüphane olmadan bilgi toplumu olunmaz. Bizler rehberiz. O google denizinde boğulmamanız için birer can simidiyiz. Doğru, güvenilir ve gerçek bilgiye kütüphanecilerle, arşivcilerle ulaşabilirsiniz. Biz de onları yetiştiriyoruz. “Bilgi güçtür” diyen bir Türkiye için çalışıyoruz ve çalışacağız.

Kaynak:http://www.dipnot.tv