×

Türkiye’deki Halk Kütüphanelerinde Derme (Koleksiyon) Oluşturma-Geliştirme Konusu

[avatar user=”bulentyilmaz” /]
Prof.Dr.Bülent YILMAZ

Hacettepe Üniversitesi BBY Bölümü Öğretim Üyesi

Geçenlerde bir toplantı için gittiğimiz otelde sabah iki arkadaşım ile birlikte kahvaltıya oturduk. Bir ara her birimizin kahvaltı tabağına ilişti gözüm. Kahvaltı için birbirimizden o kadar farklı şeyler tercih etmişiz ki! Şaşırdım kaldım. Sonra üzerine düşündüm ve “aslında çok doğal ve normal,” dedim. Üçümüz de birbirinden farklı yapıya (bünyeye), gereksinimlere, yaşa, cinsiyete, sağlık durumuna, önceliklere, sınırlılıklara, yaşama biçimine, bakış açısına sahiptik. Ve tabi ki aynı şeyleri yiyemezdik. Birisi bize “hepiniz şunu yemelisiniz, ben sizin yerinize düşündüm ve seçtim,” dememelidir değil mi? Bu mantıksız ve anlamsız olur.

Halk kütüphanelerini (aslında tüm kütüphaneleri) de aynı masada kahvaltı eden, kullanıcıları, yöresinin tarihi, coğrafi, sosyo-ekonomik ve kültürel yapısı nedenleriyle farklı bünyelere, gereksinimlere, önceliklere, sınırlılıklara vb. sahip kişiler olarak görebiliriz ve hatta görmeliyiz. O yüzden her halk kütüphanesi kendi kahvaltısını kendisi seçmeli, kendi dermesini kendisi oluşturmalıdır. Yani kullanıcısına sunacağı materyalleri kendisi belirlemelidir. Kimse başkasının seçtiği ve kendisi için uygun olmayan, beğenmediği, gereksinim duymadığı yemeği yemez, yani kitabı, dergiyi, gazeteyi okumaz.

Türkiye’de ne yazık ki on yıllardır tüm halk kütüphaneleri için derme seçimi ve sağlanması %90’lar oranında merkezden gerçekleştirilmektedir. Bu doğru ve tam bir yerel niteliğe sahip halk kütüphanesi mantığına uygun değildir, yanlıştır. Alınan ve halk kütüphanelerine gönderilen yayınların önemlice bir bölümü okunmamaktadır. Bu durum ekonomik israfa neden olmaktadır. Ayrıca bu sistem yayın seçmede zaman zaman politik davranma riski de taşımaktadır. Halk kütüphanesi dermeleri güncel, yaşayan, canlı dermeler olmak zorundadır. Bunu ancak gereksinimlere uygun olarak yerelden seçilen ve sağlanan yayınlarla gerçekleştirebiliriz.

Halk kütüphaneleri için kaynak seçim ve sağlanması işi kütüphanecisi bulunan kütüphanelerde o kütüphanelere bırakılmalı, kütüphanecisi olmayan ilçeler için il halk kütüphaneleri tarafından yapılmalıdır. Merkez, tüm kütüphanelerde olması zorunlu bazı yayınlar için küçük oranda (%5-10) alım yapabilir. Merkez ayrıca kütüphaneciler için yayın dünyasını yakından izlemeli ve kütüphanecilere objektif, mesleki ölçütler temelinde öneri listeleri hazırlamalıdır. Ancak bu listeler sadece öneri listesi olmalı, kütüphaneciler bu listeler ile sınırlanmamalıdır.

Bu konunun neredeyse yetmiş yıldır değişmemiş ve halk kütüphanesi felsefesine uygun olmayan biçimde sürdürülüyor olması doğru değildir. Bu durum bir an önce bilimsel bir toplantıda tartışılıp, değiştirilmelidir.

Unutmayalım: Her halk kütüphanesi ayrı bir insandır ve biz farklı özelliklere, gereksinimlere sahip kişilere aynı kahvaltı tabağını, yemeği sunamayız. Yemekler tabakta kalır, yenmez.

Ve bir de kütüphanecilerimize güvenmeliyiz.