×

Kütüphane olarak kendimizi nasıl tanıtıyor, internette neler paylaşıyoruz? – Kirsten Marschall ile bir söyleşi

Çağa ayak uyduran kütüphanelerin dermelerine kattıkları dijital kaynaklar ve kendilerini ağlarda görünür kılmak için verdikleri uğras, onların çehrelerini değiştiriyor. Sürekli bir dönüşüm içinde olan kütüphanelerin yakın gelecekte hangi konularla ilgilenecekleri, geçen yılk Alman Kütüphaneciler Günleri’nde tartışılanlar bağlamında aktarılıyor.

Kaynak : Meltem Arun KUTUP-L: 21085

Neue Herausforderungen für Bibliotheken |

Avrupa’nın en büyük kütüphanecilik kongresi olan “103. Alman Kütüphaneciler Günleri” Haziran 2014’te Bremen’de düzenlendi. Goethe.de, Bücherhallen Hamburg’da (Hamburg Şehir Kütüphanesi) kalite güvenliği sorumlusu Kirsten Marschall’la kütüphanelerdeki trendleri ve gelişmeleri konuştu. Bayan Marschall, 2014 Kütüphaneciler Günleri’nin mottosu “Yeni Dünyalar Açıyoruz” idi. Bu bağlamda ağırlıklı olarak hangi konular ele alındı?

Gerek akademik kütüphaneler, gerekse de şehir kütüphaneleri giderek önem kazanıyor. Aynı zamanda da, dijitalleşmeyle birlikte görevleri ve algılanmaları bakımından yeni zorluklarla karşı karşıyalar. Kütüphaneciler Günleri’ndeki en önemli konulardan biri buydu. Enformasyon alanındaki yetkinliğimizi sanal ortamda nasıl sürdürebilir ve yaygınlaştırabiliriz? Kütüphane fiziksel bir ortam olarak nasıl bir değişim geçiriyor? “Yeni Dünyalar Açıyoruz” mottosu da bu konulara işaret ediyordu zaten. Bugün raftan bir kitap almamla Papua-Yeni Gine’den bilgi almam aynı hızda oluyor.

Dijitalleşme şehir kütüphanelerine ve akademik kütüphanelere ne açıdan farklı görevler yüklüyor?

Akademik kütüphanelerde dijitalleşme bilginin emniyet altına alınması ve kalıcı bir biçimde korunması üzerine yoğunlaşıyor. Şehir kütüphanelerinde ise daha ziyade şöyle düşünülüyor: Bu materyali kitap olarak mı satın almalıyım, yoksa şimdiden dijital, yani e-kitap olarak mı? Mevcut bütçede bir artış yok ne de olsa. Kütüphanemde kapsamlı bir e-materyal dermesi olsun istiyorsam, başka yerden kısmam lazım. Öte yandan, kullanıcılarla da çok iyi iletişim kurulması gerekiyor. Bazı kullanıcılar, tüm materyallerin artık dijital olmasından, e-kitap okuyucusu olmadan şehir kütüphanelerinden yararlanamayacaklarından korkuyorlar. Ama gereksiz bir korku bu, böyle bir şey olmayacak.

Dijitalleşme sürecine kullanıcılar da dahil ediliyor mu?

Dijitalleşme cihazlarını kullanmak giderek kolaylaşıyor. Pek çok şehir kütüphanesinde tarayıcılar var mesela; kullanıcılar kütüphaneye getirdikleri materyalleri, örneğin dedelerinin savaş günlüğünü de bu tarayıcıya okutabiliyorlar. Fakat dijitalleşme, özellikle de telif hakkı ve lisans izni gibi henüz aydınlığa kavuşturulmamış bir dizi yasal sorunu da beraberinde getirdi. Politikacıların, e-materyallerin kütüphaneler için basılı materyaller kadar önemli olduğunu kavramaları çok önemli. Bremen’de, belediye başkanı Jens Böhrnsen kütüphanecilerin “Bremen Çağrısı”na kulak verdi (editörün notu: Kütüphaneciler Günleri’nin açılış bildirgesinde kütüphaneciler çağdaş bir bilgi transferinin çerçeve koşullarının oluşturulmasını talep ettiler.)

Dijital dermelerin fiziksel ortamlarda nasıl görünür kılınabileceklerine dair yeni modeller var mı?

Kullanıcının raflardaki QR kodlarıyla doğrudan e-kitaplara linklenmesi fikri kabul görüyor mesela. Hedefimiz, bu link üzerinden kitabın sanal kütüphaneden hemen ödünç alınabilmesini de sağlamak. Ama bu konuda henüz yolun başındayız. Önemli olan, belki de kafalarında hâlâ tozlu, demode bir kütüphane imgesi olan yeni kullanıcılara sosyal medya ağlarında ve diğer sanal alanlarda ulaşmak ve onlara iyi bir hizmet sunmak.

Şehir kütüphanelerinin internette de görücüye çıkması artık olağan bir durum mu?

Sosyal medya yöneticisi kadrosu olan şehir kütüphaneleri giderek çoğalıyor. 2011’de Berlin’deki Kütüphaneciler Günleri’nde kendimize şunu soruyorduk: Kütüphanelerin Facebook’a ihtiyacı var mı? Bugünse şöyle düşünüyoruz: Kendimizi nasıl tanıtabiliriz, sosyal medyada hangi paylaşımlarda bulunabiliriz? Fakat bu tür işlerin profesyoneller tarafından yapılması lazım. İnternette sıkıcı bir profil sergilemenin bir anlamı olmazdı.

Modern yönetim

Şehir kütüphanelerinin modern eğitim sunucuları olarak üstlendikleri rolde de bir değişim yaşanıyor mu?
Kirsten Marschall | Kirsten Marschall | Bu konuda öncü olduğumuzu söyleyebilirim. Hamburg’da, örneğin kreş ya da ilkokullardaki sesli okuma derslerinde tablet bilgisayarın anlamlı bir biçimde nasıl kullanılabileceğini öğretiyoruz. Bremen’de, resimli kitap app’leri, “Die Kleine Raupe Nimmersatt” gibi klasik çocuk kitaplarının mobil uygulamaları gibi yenilikler hayata geçirildi. Erken çocukluk eğitiminde giderek önem kazanacak bir trend bu. Burada mesele, bir grup çocuğu kendi başlarına tablet bilgisayarın önüne oturtmaktan ibaret değil. Dil seçenekleri bile yepyeni etkileşim olanakları sunuyor. Bir kitabın Türkçesini, Yunancasını ya da İtalyancasını satın almak zorunda kalmadan dili seçebiliyorsunuz. Neyse ki giderek çokkültürlü hale gelen kreş ve ilkokulların çok işine yarayacak bir olanak bu.

Kütüphanelerde yapısal olarak da bir değişim yaşanıyor mu?

Kütüphanelerin yönetim stratejilerinin neler olduğunu bana beş yıl önce sorsaydınız, şöyle cevap verirdim: Yönetim sözcüğünün kütüphanelerde önce bir irdelenmesi gerekiyor. Bugün ise mali planlama ve yenilik yönetimi gibi kadrolar var. Çoğu kütüphanenin mali işler yöneticisi iktisat ya da işletme eğitimine sahip, biz kütüphaneciler her şeyi kendi başımıza yapabileceğimiz kuruntusuna kapılmıyoruz artık. Kütüphanelerde uzmanlarla birlikte çalışıyoruz.

Geleceğe yönelik alanlar

Kullanıcıların karar alma süreçlerine katılımı konusunda ne tür stratejiler var?
Kütüphane kataloglarını kullanıcıların Amazon gibi internet kitapçılarından bildiği materyallerle zenginleştirme eğilimi giderek artıyor. Kullanıcının başka hangi materyallere ilgi duyabileceği konusunda öneriler getiriyoruz örneğin. Ayrıca, kullanıcılar kitap kapağını grafik olarak kullanma/işleme ya da kitaplar hakkındaki yorumlarını iletme olanağına da sahipler. Kütüphaneler kullanıcıya ilgi ve bilgisi üzerinden ulaşmak zorunda olduklarını kavradılar artık.

Bremen’deki Kütüphaneciler Günleri’nin bilançosu anlamında sorarsak: Kütüphanelerin geleceği açısından hangi konular önemli olacak?

Kütüphaneler bağlamında telif hakkı, lisans ve e-materyal eşitliği konularının aydınlığa kavuşturulması gerekiyor. Şehir kütüphanelerinin pazar günleri açık olup olmayacağı konusu Bremen’de tartışılmaya açıldı en azından (editörün notu: Almanya’da mağazalar pazar günleri ve resmi tatillerde genelde kapalı. Ama istisnai düzenlemeler mümkün.) Bu konudaki yasal belirsizlikler de bir an önce açıklığa kavuşturulmalı. Kütüphane binalarının iç ve dış tasarımı da giderek önem kazanıyor. Berlin’de yapılan halk oylamasında, eyalet kütüphanesinin Tempelhofer Feld’e inşa edilmesine karşı çıkıldı. Cesur bir karar. Ama bir sonraki soru şu olmalı: Kütüphane nereye inşa edilebilir ya da mevcut binalar anlamlı bir biçimde nasıl genişletilebilir?

Söyleşiyi gerçekleştiren Patrick Wildermann, Berlin’de serbest muhabir olarak çalışıyor.

Copyright: Goethe-Institut e. V., Internet-Redaktion
Ekim 2014

Çeviren: Zehra Aksu Yılmazer