Ansiklopedi Mi?
90’lı yılların çocukları bilir. Eminim 90 öncesi daha iyi anımsayacaktır. Evlerimizin en müstesna köşelerinde o günün modası olsa gerek ahşap, cam kombinasyonlu vitrinler yer alırdı. Camlı raflarına dantel işlemeler serilir, üstü fincan takımları ile süslenir, orta göze sürekli yayını kayan tüplü siyah-beyaz televizyon yerleştirilirdi. Daha ağırlık kaldırır ahşap kısımları ile gazeteden kupon biriktirerek, veya kitapçıdan taksitle alınmış ansiklopedi ciltleriyle donatılırdı. Bu arada üstünde yangında ilk kurtarılacak etiketi olmasa da, bayramda ilk temizlenecek yerler arasında yer alırdı.
Ansiklopedilerin olduğu kısım öyle zırt pırt açılmaz, ihtiyaç olduğu zamanda da kapakları özenle açılır, sayfaları yavaşça çevrilir, sayfaları katlanmaz, çizilmez gibi kimin koyduğu da belli olmayan yazılı kuralları vardı. En azından bizim evde. Adına kitap denen kavramın değerli bir şey olduğu o günlerde yerleşti belleğime. Okulun son dönemleri yaklaştığında dönem ödevlerimizin yegane dostu olurdu ansiklopediler. İlgili alanlar bulunur, arasına kağıt konulur yazma aşamasına geçildiğinde altına çizgili kağıt konulan dosya kağıtlarına özenle yazmaya başlanırdı. Sadece yazılandan değil, yazıdan da puan alacağınız için dikkatle yazılır, yanlış yazmamaya dikkat edilirdi. El yazımın güzel olmasını da, o günlere borçluyum.
Yaz tatillerinde benim gibi Anadolu’nun ücra bir köşesinde memur çocuğuysanız yalnızlığınızı paylaşabileceğiniz mekan genelde o cam kapaklı dolaba, ansiklopedilere en yakın koltuk olurdu. Hele biraz da meraklı biriyseniz sayfalar arasında ilgili, ilgisiz okuma serüveniniz bir süre sonra keyifli bir aktiviteye dönüşürdü. Ülkeler, başkentler, uçaklar, uzay, hayvanlar, bitkiler… Az çok genel kültürümü de o günlere borçluyum.
Modanın değişmesi ve teknolojinin gelişmesiyle mekanın yalnızca mimarisi değil, sosyolojisi de değişti. Vitrinler yerini modern duvar ünitelerine, tüplü televizyonlar plazma ekranlara bırakınca, ansiklopedilere de yavaş yavaş yol göründü. Bilgisayar teknolojisinin yaygınlaşması her eve bilgisayar, internet hatta yazıcı girmesiyle işler daha da kolaylaştı! İçine dünyaları sığdıran bu teknoloji varken, odanın bir yerine sığmayan ansiklopediler için ilk fikir bir yere bağışlamak, sonraları ise geri dönüşüme vermek gibi kararlar oldu. Sonraları kütüphaneci olduğumda da bunu defalarca gördüm. Evini taşıyan, kitaplığını yenileyen, merhum ailesinden kalan kitapları bir kütüphaneye bağışlamak isteyenlerin listesinin ilk sırasını hep ansiklopediler oluşturdu. Oluşturmaya devam ediyor.
Değişen ve dönüşen teknolojiyle birlikte bilgiye erişimin şekli de mutlaka değişti. Her merak edilenin bir tık ötede olma durumu daha kolay ve cezbedici hal aldı. Uçsuz bucaksız internet teknolojisinde doğru bilgiye ulaşmak, mayın tarlasını ölmeden geçmeye benzese de bu tartışmaya açık konuya hiç girmeyeceğim. Ancak merak duygusunu yitirmiş, bu kitap çok kalın okuyamam, sayfalarca yazamam tavırlı, can sıkıntısıyla bir türlü baş edememiş yeni jenerasyonun, gelişim çağında evinde elinin kitaplara, dergilere, ansiklopedilere değmediğini kuvvetle ihtimal söyleyebilirim.
Ansiklopedi modellemesinden yola çıkarsak, evlerimizin bir köşesinde bulunan kitaplıkların aslında sadece eğitim ihtiyacı olduğunda kullanılacak malzeme olmanın ötesinde ayrı bir misyonu var. Bunun farkındalığında hareket ederek dekorasyonlarınızı buna göre tanımlamalısınız. Ya da bunun ötesinde biri komik diğeri trajikomik iki seçeneğiniz daha var. Ya en kötü “Bu kitapların hepsini okudun mu?” sorusuna maruz kalacaksınız, ya da ” Çocuğum hiç kitap okumuyor!” siteminin gizli ve asli nedenlerinden biri olacaksınız. Karar sizin.
Latest posts by Emrah Karabulut (see all)
- Ansiklopedi Mi? - 15 Ağustos 2022