Meydan Okuma Davamız | Celil Baydan

Basit bir tanım yapmaya çalışırsak okumak, farklı biçimlerde yazılmış kelime veya satırları sessiz veya sesli çözümlemek, anlamak ve öğrenmektir. Okumak anlamaktır, öğrenmektir, bilmektir, inanmaktır; yaşadığın dünyayı anlamaktır, hayatı ve ötelerin ötesini öğrenmektir, nereden geldiğini ve nereye gittiğini bilmektir, bir bakıma inanmaktır. İnsan doğar, büyür, yaşar ve ölür. Bu kısacık yaşam diliminde insanın büyümek ve gelişmek için oksijene, besine ve sağlıklı bir vücuda sahip olması yetmez. İnsanın asıl gelişimi fikridir, gönlüdür. Bunun yolu da öğrenmekten, yaşamaktan ve okumaktan geçer. Okumak fikir ve düşünce zenginliğidir. Okumak insanın hayal gücünü geliştirir, ufkunu açar. Okumak insanın anlama ve kavrama gücünü geliştirir. İnsan okumadıkça konuşma güzelliğini ve anlam bütünlüğünü yitirmeye başlar. Konuşma da letafet, zerafet ve etkiyi kitap okumak güzel kılıyor…

 

Çokça duymuşuzdur. Bir davranışın veya sözün yanlışlığı ya da doğruluğu ifade edilirken “kitapta yeri var mı” diye sorulur. Kitaptan kasıt kitapların en mukaddesi, en yücesi Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim’in ilk cümlesi “oku” dur. Cahiliye toplumunu aydınlatmış, ilme ve bilme önem vermiş böylesine yüce bir dininin müntesiplerine de okumak, kitaba baş eğmek yaraşır. Allah’a baş eğmek, anneyle kucaklaşıp sevgiyle baş eğmek, babanın elini öpmek için hürmetle baş eğmek ve kitaba baş eğmek ne güzel bir onurdur. Hz. Ali(ra) “bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” demiştir. Bugün bizden bir harf fazla öğrenen, araştıran ve okuyan kişiler, toplumlar ve devletler daha gelişmiş durumdadırlar. Mesela devletimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk bilinen resmi kayıtlara göre 3.997 kitap okumuştur. Bu da onun askerde dahi olsa kitaplarını yanından ayırmayarak, kitap okumayla geldiği noktada çok önemlidir. Ama maalesef biz Türk milleti olarak okumuyoruz. Adeta bir okumazlar ülkesi olduk. Türkiyemizin kitap okuma oranı %0,1’dir. Dünya ülkeleri arasında kitap okuma oranıyla 86. sıradayız.

 

Peki ne gibi etkenler var okumamamızda. Çoğumuz kitap okumaya vaktimiz yok! diyoruz. Hâlbuki televizyona, telefona, bilgisayara, spora, gezmeye, sosyal medyaya, eğlenceye… vaktimiz var da kitap okumaya mı yok. Okumak için vakit aranmaz, vakit ayrılır. Okumak için ayrılan vakit hiç şüphesiz gelişmeyi ve değişmeyi de beraberinde getirecektir. Hz. Ali(ra) “fikirleri ve düşünceleri değişmeyenler ölüler ve delilerdir” der. Olumlu yönde gelişmek ve değişmek gerek satırlardan ayırmayalım gözlerimizi azizim.

 

Okumamamızda devletimizin de etkisi var. Hali hazırda devletimizin bir bilgi politikası var mı ki! Devlet yöneticilerimizden, siyasetçilerimizden kitap, kütüphane, bilgi toplumu, okuma kültürü ve yaşam boyu öğrenme gibi sözleri duymuyoruz ve altı doldurulacak icraatları da göremiyoruz. Birazda rakamlara bakacak olursak ABD’de 16.536, Almanya’da 9.550, Fransa’da 9.400, Azerbaycan’da 4.382 halk kütüphanesi var. Ülkemizde ise sadece 1.230 halk kütüphanesi var.  Maalesef 121 ilçemizde halk kütüphanesi yok ve yaklaşık 10 milyon vatandaşımız bu hizmetten yararlanamıyor. Oysaki anayasamız her vatandaşımızın “bilgi edinme hakkı” olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Maalesef çocuk kütüphanelerimiz de kötü durumda. 47 ilde çocuk kütüphanesi yok. En büyük illerimizden İstanbul’da 4, İzmir’de 2 ve Ankara’da sadece 1 çocuk kütüphanesi var. Yani çocuklarımız kütüphaneden yoksun büyüyor.

 

Okul kütüphanelerimiz de iç açıcı bir durumda değil. Hemen her geçen gün bir okul kütüphanesine kitap toplama kampanyası duyuyoruz. Çoğunluğumuz kitaplığımızdan en sevmediğimiz, en çok elimizden çıkarmak istediğimiz kitabımızı okunması! için yollarız. Peki bu kitaplar öğrencilerin okuması için ne kadar uygundur. Z-Kütüphane çok yerinde bir uygulama olmakla birlikte devletimiz okul kütüphaneleri için gereğini yapmalıdır. Tüm okullarımız kütüphane ile buluşturulmalıdır. Hali hazırda 54.415 okulun TÜİK verilerine göre 29.690’nında kütüphane yok. Yani okullarımızdan ders kitapları ve test kitapları ile büyüyen ‘’tek hedefi kazanmak’’ olan kitapsız bir nesil yetişiyor.

 

Bir de medya var. Siyasetten, magazinden, spordan, birçok olaydan haber çıkarır ama bir tek kitabı, kütüphaneyi, okumayı gündemine almaz. İzlenmek istiyorlar ama okutmak değil. Günlerini kurtarıyor medya patronları ve çalışanları ya geleceği, çocuklarının geleceğini…

 

Tabi ki güzel şeyler de oluyor. Kitap fuarları, kitap günleri yaygınlaşıyor ve kitaba ilgi bütün olumsuzluklara rağmen artıyor. Kitap, kütüphane, yayın evi ve en önemlisi okur sayısı giderek artıyor.

 

Seyyid Ahmet Arvasi “ülkücü çok okuyan, okuduğunu anlayan, anlamlandırabilen, bilen, bilmeden fikir sahibi olmayandır.” demiş. Türk-İslam ülkücülerine düşen görev bilginin öneminin giderek arttığı, mücadelenin fikri ve ilmi sahada öne geçtiği bu dönemde okumaktır. Alperen Ocaklarımızın bu fikri mücadele zemininden ayrılmaması geleceğe dair umuttur. Ocaklarımızdan çıkan kitaplar ve Alperen dergimiz fikriyatımızın meşalesidir. Bu meşalede ısınmak okumaktan, meşaleyi söndürmemek ve evlatlarımıza ulaştırmak yazmaktan geçiyor. Nuri Pakdil ‘’okumak meydan okumaktır’’ der. Okumak bizim meydan okuma davamızdır.

 

Okumak için toplum olarak hepimize görevler düşüyor. En çokta toplumun rol modellerine, aileye, öğretmene, devletimize, medyaya ve sivil toplum kuruluşlarımıza görevler düşüyor. Aile, öğretmen ve toplumun rol modelleri okumadan çocuklarımızda ve gelecek nesillerde kitapla barışık olmayacaktır. Bize düşen görevi bilelim, okuyalım ve okutalım. Birine hediye vereceksek kitap olsun, evimizde kitaplığımız olsun, kitaba çokça ayrılacak vaktimiz olsun, uğrak mekanımız kütüphane olsun kıssadan hisse Türkiye okumazlar ülkesi olmasın!

 

Celil Baydan

Latest posts by Celil Baydan (see all)

You may also like...

Bir Cevap Yazın