×

Türkiye’de Z-Kütüphane Uygulaması Üzerine Bazı Eleştiriler-Yazı Dizisi 2 | Prof. Dr. Bülent Yılmaz

Bir önceki yazımızda kavramsal olarak irdelediğimiz Z-Kütüphane konusunda uygulamaya yansıyan durumu da bu yazıda ele almak istiyoruz.

Bilindiği üzere, Z-Kütüphane uygulaması 2014 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir projesi olarak başlamıştır. O yıldan bu yana Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı olarak yine Bakanlık tarafından belirlenen özellikte okul kütüphaneleri açılmakta ve hizmet vermektedir. MEB verilerine göre 2020 itibariyle Türkiye’de 1.711  Z-Kütüphane bulunmaktadır (http://z-kutuphane.meb.gov.tr:8076/zharita.html). İlk ve orta dereceli okullardaki toplam kütüphane sayısı ise istatistiklerde yaklaşık 30.000 olarak görünmektedir. MEB’in tasarladığı ve 2016 yılında yayımladığı Z-Kütüphane web sayfası halen etkin görünmektedir. Ayrıca  Z-Kütüphaneler konusunda 2017 yılında MEB tarafından Afyonkarahisar’da oldukça kapsamlı bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Yine, MEB tarafından Z-Kütüphanelerden sorumlu öğretmen ve memurlar için zaman zaman hizmet içi eğitim etkinlikleri düzenlemektedir. Literatürde konu ile ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar görülmektedir. Proje kapsamında Z-Kütüphaneler için anaokulu, ilkokul, ortaokul ve liseler için olmak üzere 4 adet mekansal tasarım modeli geliştirilmiştir.

MEB, Z-Kütüphane’yi, “estetik ve ergonomik tasarımıyla öğrencilerin okullarda bilgiyi sevme, öğrenme ve dinlenme etkinliklerine imkân veren sosyal etkinlik alanıdır” biçiminde tanımlamaktadır. Yine, MEB’e göre, Z-Kütüphane’nin özellikleri şunlardır:

  • Bilgiye erişimde fırsat eşitliği;
  • Sesli ve elektronik kitaplar;
  • Modern ve estetik tasarım;
  • Pedagojik uygunluk;
  • Taşınabilir raflar;
  • Ahşap ve kumaşla kaplanmış duvarlar;
  • Okuma zevki uyandıran ortam.

MEB, Z-Kütüphane bileşenleri olarak da şunları belirlemiştir:

  • Tadilat ve Altyapı,
  • Mobilya,
  • Bilgisayar,
  • Yazıcı,
  • Kitap

Z-Kütüphane Projesi iyi niyetle başlamış, okullarda varolanlara göre daha estetik, çekici ve kullanışlı yeni kütüphaneler oluşturma hedefine sahip bir uygulama idi.  Bu yaklaşımda kütüphane kurumu daha çok mekansal tasarım üzerine odaklanmış sosyal etkinlik alanı olarak kabul edilmiştir. Bu projenin okul kütüphaneleri ve kütüphaneciliği alanına belirli ölçüde katkıları olduğu elbette söylenebilir. Ancak Z-Kütüphaneler konusunda dile getirilmesini gerekli gördüğümüz bazı eleştiri noktaları bulunmaktadır. Bunları genel olarak şöyle sıralayabiliriz:

  • Her şeyden önce Z-Kütüphane uygulaması MEB kütüphaneleri içinde bir ayrım yaratmıştır. Z ve Z-olmayan kütüphaneler ayrımı uygulamada çeşitli olumsuz sonuçlara yol açmıştır. Doğal olarak Z-Kütüphanelere karşı daha duyarlı davranma, diğer kütüphaneleri ise varolan durumları ile kabullenme, kendi hallerine bırakma, onları değersizleştirme durumu/refleksi oluşmuştur. Bu durumda 1.711 Z-Kütüphanesine karşın yaklaşık 30.000 diğer okul kütüphanesi ister istemez arka planda kalmıştır.
  • Yukarıda MEB tarafından sıralanan Z-Kütüphane özellikleri çok büyük oranda mekan/mekansal tasarım, bilgisayar ve dermeyle sınırlanmıştır. Bilgiye erişimde fırsat eşitliği, pedagojik uygunluk ve okuma zevki uyandıran ortam özellikleri ise tüm okul kütüphanelerinde zaten olması gereken temel özelliklerdir. Bu özellikleri sadece Z-Kütüphaneler için düşünmek diğer okul kütüphanelerinde bu özellikler yokmuş ya da “olmasa da olur” yaklaşımını yaratmıştır.
  • Z-Kütüphanenin büyük ölçüde mekan ve derme ile sınırlanmış olması yaklaşımı MEB’in Z-Kütüphane bileşenlerinde daha da açıkça görülmektedir. Bileşen, bir kütüphaneyi kütüphane yapan temel unsur demektir. Bizim literatürde 5 unsur dediğimiz bu bileşenlerin Z-Kütüphane yaklaşımında tümü yoktur. MEB’in Z-Kütüphane bileşenlerinde bu unsurlardan sadece mekan ve derme yer almaktadır. Kaldı ki mekan anlayışı ve tasarımında da eleştirilecek bazı noktalar bulunmaktadır.
  • Z-Kütüphanesi ile ilgili gerek özellikler gerekse bileşenler başlıkları okul kütüphaneleri konusunda uluslararası standartlar dikkate alınmamıştır. Oysa standartlar konusu hem Z-Kütüphane hem de diğer okul kütüphaneleri için çok önemli çözüm olanakları sunar.
  • Z-Kütüphane ile olarak yapılacak en önemli eleştiri ise bu kütüphane yaklaşımının ne özellikler ne de bileşenleri arasında “kütüphaneci” unsurunun düşünülmemesi, yer almamasıdır. Aslında kütüphaneci unsurunun eksikliği bu uygulamanın başarı şansını yok etmiş ya da etmektedir. Açık söylemek gerekirse, kütüphaneci unsuru olmayan hiçbir kütüphane projesinin başarı şansı olamaz. Ayrıca kütüphaneci unsuru bulunmayan/düşünülmemiş bir uygulamanın adı da “zenginleştirilmiş” olamaz. Daha açıkçası, kütüphanecisi olmayan bir okul kütüphanesine zenginleştirilmiş kütüphane (Z-Kütüphane) diyemeyiz. Bu temel eksiklik giderilmeden, kütüphaneci sağlanmadan çoğunlukla mekan ve dermeye odaklanarak okul kütüphanelerine ve kütüphaneciliğine anlamlı ve kalıcı katkılarda da bulunulamaz. İnanılması olanaksız gibi görünüyor ama okul aile birlikleri aracılığıyla bazı Z-Kütüphanelerde çalıştırılan profesyonel kütüphaneciler dışında (ki bunların sayısı da çok çok azdır) MEB okul kütüphanelerinde (Z ve diğerlerinde) 1 tane dahi kadrolu kütüphaneci bulunmamaktadır. Hiç olmazsa Z-Kütüphaneler için birer profesyonel kütüphaneci düşünülseydi ve alınsaydı iş sahibi 1.700 kütüphanecimiz ile bu projenin başarı şansı çok daha yüksek olurdu. Kuşkusuz diğer 30.000 kütüphanenin de kütüphanecisiz olduğu gerçeği çok üzücü ve anlaşılamazdır.
  • Halen yürürlükte olan Okul Kütüphaneleri Yönetmeliği’nde (Resmî Gazete Tarihi: 22.08.2001) Z-Kütüphane kavramı ve yaklaşımı geçmemektedir. Bu durum da pek anlaşılır gibi görünmemektedir. Bakanlık, büyük olasılıkla bu kütüphaneleri sadece bir proje ürünü olarak kabul etmektedir.

Peki, ne yapılmalıdır?

  • Öncelikle Z-Kütüphanelerini de içerecek biçimde Türkiye’de okul kütüphanelerinin durumu hakkında ciddi bir bilimsel rapor hazırlanmalı, bu rapor Bakanlığa iletilmeli ve bu rapora dayalı bir kamuoyu açıklaması yapılmalıdır.
  • Bakanlık okul kütüphaneleri ile ilgili sorunlar hakkında sürekli olarak etkilenmeye, bilgilendirilmeye çalışılmalıdır.
  • Z-Kütüphane ve diğer kütüphanelerinin gerçek işlevlerini yerine getirmesinde “kütüphaneci” unsurunun “olmazsa-olmaz” niteliği sürekli olarak her ortamda dile getirilmelidir.
  • Derneklerimizin en önemli görevleri arasında okul kütüphaneleri, daha doğrusu okul kütüphanecileri konusu yer almalıdır. Konu sürekli olarak gündemde tutulmalıdır. Özellikle Okul Kütüphanecileri Derneği’nin temel görev odağı okul kütüphanelerinde “kütüphaneci” konusu olmalıdır.
  • Okul kütüphaneleri/kütüphanecileri konusunda Bakanlık ve kamuoyu nezdinde demokratik bir baskı oluşturulmalıdır.
  • Alan akademisyenleri bu konuda araştırmalar yapmalı ve yayınlar gerçekleştirmelidir.
  • Konu ile ilgili olarak Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve ilgili Bakanlıkta sürekli kulis yapılmalıdır.

Kanımca, Türkiye’de en sorunlu, geliştirilmesi en acil ve zorunlu kütüphane türü okul kütüphaneleridir. Bu sorunun temel kaynağı da bu kütüphanelerin kütüphanecisiz olmasıdır. Üstelik bu sorun ülkemizdeki niteliksiz eğitimin de başlıca nedenlerindendir.

Ve sorun Z-Kütüphanelerin yanı sıra ve aslında onlardan daha çok “Z-Olmayan Kütüphaneler” ile ilgilidir.

Dünyada “kütüphanecisiz okul kütüphanesi” gerçeğini bu boyutta kabullenen başka bir ülke var mıdır, emin değilim.

Konuyu uzun soluklu ve akıllıca bir yaklaşım ve işbirliği ile çözmeye çalışmalıyız. Bu, bizim için tarihsel bir görevdir..