×

Kitap ve Kütüphane Tarihinden İlginç Notlar-1 | Prof. Dr. Bülent Yılmaz

[avatar user=”bulentyilmaz” /]
Prof.Dr.Bülent YILMAZ

Hacettepe Üniversitesi BBY Bölümü Öğretim Üyesi

Fernando Baez’in “Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi” adlı kitabından aldığım ve bana ilginç gelen bazı kısa notları paylaşmak isterim.

İyi okumalar.

  • Aziz İoannes Khrysostomos 4. yüzyıl Antakya’sında insanların kötülüklerden korunmak için (tılsım olarak) boyunlarına kodeksler (kitabın ilk biçimi) astıklarını anlatır.
  • Antik dönem Mezopotamya’sında su, bellek tanrılarının (arşiv ve kütüphaneler) düşmanı olan kaprisli bir tanrı olarak kabul ediliyordu.
  • Asur tabletlerinde şu türden yazılar vardı: “Bu tableti kıran veya suya koyan her kimse göklerin ve yerin tanrıları ile Asur tanrıları tarafından lanetlenir.”
  • Antik Mısır’da II. Ramses’in cenazesinin saklandığı tapınakta yer alan kütüphanenin giriş kapısının üzerinde “Ruhun Şifa Bulduğu Yer” yazılıdır.
  • Antik Mısır’da kütüphaneler tapınakların “Yaşam Evi” olarak biliniyordu.
  • Kitap için kullanılan sözcük Fenike kenti Byblos anısına Biblos’tu.
  • Antik Atinalı Eupolis şöyle yazar: “Soğan, sarımsak, tütsü, güzel kokular ile kitap satılan pazaryerinde dolaştım.” Bilge İoulios Polydeukes bu kitap tezgahlarına bibliothekai (kitapçı) derdi.
  • Antik Yunan’da bir kitap halka açık bir yerde bir köle ya da yazarın kendisi tarafından okunduğunda yayımlanmış kabul edilirdi.
  • İskenderiye Kütüphanesi’nin kurucusu Demetrios bir engerek ısırığıyla öldü. Doktorlardan hiçbiri Demetrios’un ölüm nedeninin intihar mı, kaza mı yoksa cinayet mi olduğunu kesin olarak söyleyemedi.
  • Yasaya göre İskenderiye’yi ziyaret eden herkes elindeki elyazmalarını teslim etmek zorundaydı.
  • İskenderiye’de bir rahip olması gereken kütüphane başkanını yalnızca hükümdar atayabilirdi. Kütüphane Başkanı kütüphane gibi alışılmadık bir kurumun yarattığı öfkeyle deliye dönmüş yerli halklar nedeniyle yakın koruma altındaydı. Kralın sarayında yaşardı ve rüşvet almasını ve krala ihanet etmesini önlemek için kendisine her türlü ekonomik teşvik sağlanırdı. Vergi ödemezdi ve veliaht prensi eğitmekle yükümlüydü. Eski dönemlerde kütüphanecilerin genellikle ruhban sınıfı thiasos’a ait olması gerekmezdi.
  • Kral Eumenes Pergamon (Bergama) Kütüphanesi’ni MÖ 2. yüzyılda İskenderiye hükümdarlarına meydan okumak için kurmuştu.
  • Laertios’a göre, Pergamon kütüphanecileri, zaman zaman kitapları sansürlüyor ve uygun olmadıklarını düşündükleri bölümleri çıkarıyorlardı.
  • İmparator Caracalla (188-217) Aristoteles’in Büyük İskender’i zehirlediğini sandığı için bir öfke krizi sırasında onun pek çok kitabının yakılmasını emretmişti.
  • Patmoslu Yuhanna, kıyametinde “kitabı yutmanın/yemenin kitabın içindekilerin aktarılmasını, bilginin iletilmesini garanti edeceğine” gönderme yapar.
  • 130 civarında Artemidoros Rüya Yorumları adlı kitabında, “rüyada kitap yediğini görmek, eğitimli kişiler, sofistler ve yaşamını kitaplar üzerine konuşarak kazanan herkes için iyi bir şeydir,” diye yazmıştır.
  • Roma’nın ikinci kralı Numa Pompilius’un yaklaşık bir düzine kutsal metni ile 12 felsefe kitabı, iki kutuya konmuş ve yazarlarıyla birlikte gömülmüştü.
  • Halka açık ilk kütüphane Julius Caesar tarafından planlandı. Caesar, kütüphanenin yöneticisi olarak Romalıların en bilgilisi olarak nitelenen edebiyatçı Marcus Terentius Varro’yu seçti. Varro’nun yazdığı Kütüphaneler Üzerine adlı eser bu konudaki ilk yapıtlardan birisidir. Ancak Caesar suikasta kurban gittiği için halk kütüphanesinin kurulması işi (savaş ganimetleri ile oluşturulmuştu) tarihçi Gaius Asinius Pollio’ya düştü.
  • Constantinus’un 350 yılında yaptırdığı nüfus sayımına göre Roma’da 28 halk kütüphanesi vardı; hiçbiri günümüze ulaşmadı. Pek çok kentte kütüphaneler halka açık hamamlara bağlıydı.
  • Roma’da kitapların satıldığı, çok sayıda libraria taberna (kitapçı) vardı. Bu dükkânlara yapıtında adlarıyla ilk kez yer veren –belki de bu adı borçlu olduğumuz- yazar Aulus Gellius’tur. Libraria sözcüğünün 14. yüzyıldan sonra Avrupa’da yayılmış olmasında bu yazarın etkisi güçlü bir olasılıktır.
  • Hypatia tarihte bilimsel araştırmalar yaptığı için öldürülen ilk bilim kadınıydı. MS 415 yılı baharında Petrus’un liderliğindeki bağnaz keşişlerden oluşan bir güruh Hypatia’yı cadı olduğu gerekçesiyle bir dersinin ortasında yakaladı, herkesin gözü önünde tuğlalarla vahşice dövdü. Gözlerini oyup dilini kestiler. Öldüğünde cesedini paramparça ettiler. İç organlarını ve kemiklerini çıkarıp ateşe attılar. Amaçları Hypatia’nın bir kadın olarak simgelediği her şeyi tamamen yok etmekti.

(devam edecek…)

Kaynak: Frnando Baez. Kitap Kıyımının Evrensel Tarihi. Çev. Tolga Esmer. İstanbul: Can, 2018.