×

Hayatımız kitap… | Cem ÖZEL

[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL

Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi

Uzun zaman olmuş yazmayalı. Demek ki nasıl kaptırmışsam kitap okumaya! Sahi neler okumuşum bu yıl, bir bakayım.

Şu ana kadar hayatımın en verimli yılı 2019’du desem yalan olmaz; çünkü Ocak’tan bu zamana kadar 76 kitap okudum. Bu yıl sanırım Allah’ın sevgili kullarından biriyim ki karşıma çok güzel kitaplar çıkardı.

Öykü ağırlıklı bir yıl oldu benim için. Hem doğrudan öykü kitapları hem de öyküler üzerine güzel eleştiri kitapları okudum. Sabahattin Ali’den Aziz Nesin’e, Onat Kutlar’dan Tomris Uyar’a, Yaşar Kemal’den Sevgi Soysal’a, İnci Aral’dan Borges’e, Ferit Edgü’den Sartre’a kadar pek çok iyi yazarın elinden çıkmış güzel öykülerle karşılaştım. Bunun yanı sıra edebiyat eleştirisi dalında günümüzün Nurullah Ataç’ı olarak nitelendirebileceğim Semih Gümüş’ün o güzelim kitaplarıyla tanıştım. Öykünün Kedi Gözü, Öykünün bahçesi, Çözümleyici Eleştiri,  Edebiyat ve Yeni Zamanların Kültürü ve Romanın Şimdiki Zamanı adlı kitapları edebiyatla haşır neşir olanlar için biçilmiş kaftan.

Bu yıl Sabahattin Ali’nin külliyatını da bitirmiş oldum. Hüzünlüyüm; çünkü Sabahattin Ali’nin artık okunacak hiçbir şeyi kalmadı. Üzerinden biraz zaman geçtikten sonra Kuyucaklı Yusuf’u ve İçimizdeki Şeytan’ı tekrar okuyacağım.

Ne zamandır aklımda olan bazı romanları da okuma fırsatı buldum. Hem çok keyif aldım hem de onları da okunanlar listesi dosyama ekleyerek üzerimden büyük bir yükü kaldırdım. Otomatik Portakal, Boyalı Kuş, Dorian Gray’in Portresi, Yüzbaşının Kızı.

Panait Istrati’nin de kitaplarını okumaya devam ettim. Akdeniz adlı kitabını da okursam sanırım Panait Istrati külliyatını da bitirmiş olacağım.

Cemal Süreya’nın o çok istediğim Günler kitabını da Üvercinka ile okuyup bitirdim.

Bu yıl aramızdan ayrılan Küçük İskender’in hem deneme kitaplarını hem de şiir kitaplarını severek okudum.

Deneme olarak Hüseyin Akın’ın, Foucault’nun, Cezmi Ersöz’ün,  Şevket Rado’nun, Feridun Andaç’ın ve Fakir Baykurt’un kitaplarını elden geçirdim.

Hanım Ağa’nın Cenaze Töreni ve Albaya Mektup Yok kitaplarıyla Marguez okumaya bu yıl da devam ettim. Yüzyıllık Yalnızlık’ı henüz okumadım; ama Marquez’in Kırmızı Pazartesi adlı kitabının da üstüne pek az kitap tanıdığımı da buradan paylaşmak isterim. Hala okumayan varsa şiddetle tavsiye edilir.

Sokrates’in Savunması ve Cicero’nun Yaşlılık ve Dostluk adlı kitaplarını da bu yıla sığdırdım.

Ergün Poyraz’ın kitaplarını da çok büyük bir açlıkla okuduğumu belirtmek isterim.

Şiir de okudum bu yıl. Hatta Varlık Şiir Antolojisini büyük bir keyifle elime aldığımda, kendi kendime “Ne güzel! Varlık dergisinde yayınlanan bütün şiirleri tek bir eserde okuyabileceğim” derken, kitabı incelediğimde bu dergide yayınlanan şiirlerden sadece seçilmiş olanlarının kapsandığını gördüm. Zaten Varlık’ta seçilerek yayınlanan şiirlerin tekrar seçilerek bir eserde yayınlanmasını yadırgadım. Ben olsam dergide yayınlanan bütün şiirlerin antolojisini yapardım. Buradan hareketle dergiye bir mail yazdım. “Keşke dergide yayınlanan öykülerin de antolojisini çıkarsanız” dedim. Bana ne dediler biliyor musunuz? Hiçbir şey. Maalesef o çok sevdiğim edebiyat dergilerinin böyle kötü bir huyu var. Kendilerine yazılan maillere dönmüyorlar. Pardon şu televizyonu bir kapatayım. Adamın biri çıkmış. “Haspam” kelimesinin nakarat olarak geçtiği bir şarkı söylüyor. Ne alakaysa!

Severek takip ettiğim Hakan Mengüç’ün son kitabı  “Kalbin temizse hikayen mutlu biter” ve Pınar Aylin’in yine içimi ısıtan Peri Masalı adlı kitaplarını da okuyarak ruhumu biraz huzura kavuşturdum.

Zweig’ın Geçmişe Yolculuk ve Yakıcı Sır adlı romansılarını da okudum ve diğerlerinde olduğu gibi bu kitaplarında da çok etkilendim.

İran Masalları da geçti elimden. Masalın da gönlümdeki yeri ayrıdır. Beni çocukluğuma mı götürüyor nedir!

Bu yıl ilk kez polisiye roman okudum. Bir açığımı daha kapatmış oldum böylece. Bilgi Merkezi’nde BM Edebiyat Etkinliklerine de davet ettiğimiz Elçin Poyrazlar’ın Mantolu Kadın ve Kara Muska adlı kitaplarını da zevkle okumuş oldum. Diğer kitapları da sırada.

Salih Gülen’in “Bilinmeyen Yönleriyle Topkapı Sarayı” adlı kitabını okuduktan sonra yine diğer bir etkinliğimiz olan BM Söyleşileri’nde konuğumuz olan araştırmacı tarihçi A. Sefa Özkaya’nın anlattıklarıyla üst üste oturunca bir de üstüne İstanbul’un kültürel değerleriyle perçinlenince bilgi ve gönül hazineme yeni şeyler eklemiş oldum.

Futbola da merak sardım. (Yoksa “saldım” mı demeliydim. Nasıl da üşeniyorum bakıp kontrol etmeye) Bülent Kuzucanlı’nın Futbolda 100 Ünlü Futbolcu ve Eduardo Galeona’nın Gölgede ve Güneşte Futbol adlı eserleri de harika okumalarımdan oldu.

Çocukken okumam gereken; ama okumaya lise 1’de başladığım için okuyamadığım Çocuk Kalbi’ni de yine büyük bir keyifle okuyup listeme ekledim.

Bu yıl listemde olup da burada bahsetmediğim kitaplardan da ben mesul değilim. İsmi lazım değil; ama o yazarlar da kendilerine çeki düzen versinler ve daha güzel kitap yazsınlar. Bir okur olarak o kadar da kaprisim olsun.

Son olarak bu yıl da okuyamadığım; ama imamın kayığına binmeden okumayı arzuladığım kitaplar var. Bunlardan bazılarını okuyup okuyup yarıda bırakmak zorunda kalıyorum; çünkü ne zaman onları elime alsam bir uğursuzluktur gidiyor ve ben de faturayı onlara kesiyorum maalesef. Kazancakis’in Zorba’sı, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i, Tolstoy’un Anna Karenina’sı, Stendhal’ın Kırmızı ve Kara’sı, Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı bunlardan sadece bazıları. Kısmet! Belki seneye bu kitaplarla başlarım ya da bu yıl henüz bitmiş değil. Daha dört ay var. Bu kitapları da okursam çok mesut ve bahtiyar olacağım.