×

Üçüncü Mekan: Kütüphanelerin Değişen ve Gülen Yüzü | Güler DEMİR-Kastamonu Üniversitesi BBY

Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Güler DEMİR hocamız tarafından, bbyhaber için özel olarak hazırladığı “Üçüncü Mekan: Kütüphanelerin Değişen ve Gülen Yüzü” adlı yazısı için kendisine çok teşekkür eder, sizlere de keyifli okumalar dileriz. 

Kütüphanelerin nerede ise “kütüphane” kavramının dahi sorgulanabilmesine yol açacak düzeyde dönüşen nitelikleri, çağımızın getirdiği doğal bir sonuçtur. Günümüzün bilimsel, teknolojik yeniliklerinin, kültürel yansımalarının olması ve değerler sistemine etkisi de bir o kadar doğaldır. Kütüphanelerin zihinlerdeki bilgi/bilgi kaynağı deposu olma algısı en çok da üçüncü mekan kavramlaştırması ile çok farklı boyutlara taşınır. İnternet, arama motorları (Google), sosyal medya, bloglar ve sayısız sanal ortamların neredeyse kaosa dönüştürdüğü çoklu ortamlarda kütüphanelerin varlık mücadelesi çetin bir hal alırken, “sosyalleşme”, “yaratıcılık” (makerspace vb. çözümler), “kültürlerin kaynaşması”, “buluşma, toplanma olanakları”, “hobiler” ve pek çok öge, bu mücadeleye oldukça önemli bir güç sunmaktadır. Bu güç, kütüphanenin hem imaj hem de işlevlerini çok daha geniş kapsamlara yaymakta;  kütüphaneyi kültürel ve sosyal yönleri ile öne çıkararak bir dinamizm katmaktadır. İnternet ve ilişkili teknolojiler ise bu bağlamda soyutlanarak karşı cepheye konulan unsurlar değildir; tam tersine eklektik biçimde bu yapıyı beslemektedir.

Ray Oldenburg’un pek çok disiplin alanı kadar alanımızı da derin biçimde etkileyen “The great good place: cafes, coffee shops, book stores, bars, hair salons, and other hangouts at the heart of a community” başlıklı (1989, 1997, 1999) kitabını açtığınız zaman karşınıza kitaba ilişkin çeşitli kişilerin yaptığı yorumlar çıkar. Söz konusu yorumlarda genellikle Oldenburg’un üçüncü mekan olgusu ile kentlerin insanı yalnızlığa sürükleyen ortam ve koşullarına karşı, “paylaşım”, “sosyalleşme” ve “gayri resmi yaşam” biçimlerinin konulduğu ve bu olgunun önemle dikkate alınması gerektiği algısını görürsünüz. Washington, D.C’den tavernası olan (Tunnicliff’s Tavern) Lynne Breaux, Oldenburg’un tutku ile ülkesinin (ABD) en acil sorunlarından birine işaret ettiğini belirtir. Bu sorun, giderek artan sosyallikten uzaklaşma, soyutlanma sorunudur. Sunulan çözüm önerisi ise oldukça basittir: “üçüncü mekan”. Kent insanının stresli yaşamından uzaklaşmasını sağlayacak bu rasyonel ve sağduyulu çözüm önerisi dikkate alınmalıdır. Üçüncü mekan kavramlaştırmasının ortaya koyacağı en önemli olanaklar unutulan komşuluk ilişkileri ve yaşamsal değeri olan gayri resmi bir yaşamdır (a vital informal life).

Oldenburg tarafından öne sürülen üçüncü mekan fenomeni ile ev, iş ve okul dışında kalan ve sosyal etkileşim sağlayan alanlara işaret edilmektedir. Bu alanları temellendiren idealin arkasında, kamusal, tarafsız, eşitlikçi ve paylaşıma açık atmosferler oluşturmanın yanısıra metropol insanın yalnızlığına alternatif sunmak yer alır. Oldenburg tarafından önerilen bu mekânların hem mimari hem işlevsel özellikleri tam anlamı ile sıcak bir eve, bir yuvaya benzeyen ama aynı zamanda ondan ayrılan özelliklere sahiptir. Peki nedir bu özellikler? Öncelikle tarafsızlık ve eşitlik ilkesi ile yaş, ırk, cinsiyet, sosyal statü, eğitim, meslek vb. hiçbir fark gözetmeksizin kapıları herkese açıktır. Kamusal ve/veya kurumsal nitelik taşıyabilmekle beraber resmi prosedür ve sıkı kurallardan bağımsızdır. Orada tanıdıklarınızla sıkça rastlaşma olanağınız olduğu gibi tanımadığınız kişilerle de tanışma şansınız vardır. Sade, gösterişten uzak, salaş yapı ve dekorasyonu ile sınıfsal farklılıkları arka plana iter. Bu mekanlar, birinci (ev) ve ikinci (iş ya da okul) mekanların tersine insanların kişisel, ailevi, işle ilgili, maddi, manevi kaygı ve dertlerini unutabildikleri, anı yaşayabildikleri yerlerdir. Kafeler, bira salonları, kuaför/berber dükkanları, hatta postaneler ve benzeri pek çok kamusal alan bu kategoriye girer. Oldenburg, kütüphaneleri de üçüncü mekan projesine dahil etmiştir.

Ülkemizde özellikle halk kütüphanelerinin eski geleneksel kalıplarından sıyrılarak yavaş yavaş (tüm ölçütlerini karşılamasa da) üçüncü mekan niteliklerini taşımaya başladığını görmek olasıdır. Kuralların esnetildiği, sınıfsal farkların yumuşadığı, sıcak, salaş ve kahve havasında bir kütüphane, hem bir bilgi hem de bir kültür yuvası olacaktır. İş, ev, okul gibi mekanlardan bağımsız, özgürlüğün, dostluğun, sohbetlerin ve yeniliklerin bizleri beklediği bu ortamların müdavimi olmak, heyecan verici olduğu kadar “kütüphane” kavramına da çok yeni bakış açıları kazandırmaktadır.

Dr. Öğr. Üyesi Güler DEMİR

Kastamonu Üniversitesi BBY Bölümü