×

Nobel Barış Ödülü kütüphanelere verilmeli! | Cem ÖZEL

[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL

Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi

Talibiz!

Geçmiş yıllarda bir kişiye değil de bir topluluğa verildiğinden bu yana hep aklımdaydı. Nobel Barış Ödülü Avrupa Birliği’ne verildiğinde çok şaşırmıştım.

Sonrasında, “İçi barış ve huzur dolu bir yer var mı?” diye düşündüm kendi kendime. Birden Borges düştü aklıma. Ne dediğini hatırlayalım: “Ben cenneti hep bir çeşit kütüphane olarak düşlemişimdir.” Borges ne kadar da haklı. DNA testi yaptırsak kesin bu düşüncemizin fikir babası olarak Borges çıkar karşımıza.

İçinde hizmet alırken paranın geçmediği başka bir yer var mı? Üstelik yığınla da faydalı işlevi varken.

Ödünç alma ve erişim üzerine kurulan bir dünya. Satın alma ya da kiralama yok.

Her şey paylaşım üzerine. Eski günlerdeki gibi. Bireyselliğin az olduğu dönemlerde:

-Anne hiç tuz kalmamış.

+Ayşe Teyzene bi’ koşuver de iste.

Şimdi kapı komşular birbirine selamı bile çok görüyor.

Adres sorarken bile para istendiği bir çağda, gidiyorsun Referans bankosuna aklına geleni soruyorsun. Cevaplar ücretsiz. Üstelik güler yüzle.

Ödünç Verme bankosuna gidip istediğin kitabı ücretsiz ödünç alıyorsun.

Bir de ILL hizmeti var ki, evlere şenlik. Yukarıdaki komşuluk ilişkilerinin de çok ötesinde bir yardımlaşma. Adeta dünya bir olmuş, bütün kütüphaneler birbirine bağlanmış:

Bütün Kütüphaneler!

Birleşin…

Küresel köyden küresel kütüphaneye geçiş gibi. Küreselleşmeyi inceleyeceksen ilk önce ILL’den başlayacaksın. Kullanıcı senden kitap ister. Eğer yoksa elini boş göndermezsin. Babam anlatırdı. “Eskiden biri borç istemeye geldiğinde, sende de yoksa gidip başkasından bulup, getirir verirdin. Ne demek yani, senden borç istemeye gelmiş, elini boş mu çevireceksin?” derdi. Bizim ILL hizmeti de o hesap işte. Sende yoksa diğer çevre kütüphanelerden veya şehir dışındaki kütüphanelerden hatta ve hatta yurtdışındaki kütüphanelerden istetir getirirsin. Üstelik bunu da bir mazi olarak anlatmıyoruz; çünkü hala bu hizmeti veriyoruz. Aklıma bir şarkı sözü geldi. Bakın biraz değiştirince ne oluyor:

Var mı böyle bir servis

sorarım herkese

Thomas Moore’un Ütopyası geliyor aklıma. Kütüphaneleri, demokrasiyle yönetilen bir devlet olarak düşünebiliriz. Ceza da var, yok mu? Ama en fazla para cezası. O da neden? Kitabı geç getirdiğinde, yani başkasının hakkına saygı göstermediğinde. Kitabı kaybettiğinde, yani ödünç aldığın bir şeye sahip çıkmadığında, gerekli özeni göstermediğinde.  “Kitap okuma cezası” değil ama!!! Burada kitap okumak bir ödül aslında.

Herkes eşit kütüphanelerde. Zengini fakiri, genci yaşlısı, evlisi evsizi kısaca herkese kapıları açık bu en bilgili kamusal alanın. Ben kütüphanelerde barış ortamının bozulduğunu hiç görmedim. Misyonundan taviz vermediği sürece de bozulacağını düşünmüyorum.

Bu nedenle diyorum ki, Nobel Barış Ödülü verilecekse daha fazla geç kalınmadan kütüphanelere verilmeli. Temsilen de bütün kütüphaneler adına IFLA alabilir bu güzel ödülü.