×

Hiperlink Tadında Yaşamlar, Şiirler ve Kitaplar | Cem ÖZEL

[avatar user=”cemozel” /]
Cem ÖZEL

Kullanıcı Hizmetleri Yöneticisi/Sabancı Üniversitesi Bilgi Merkezi
Sanırım hiperlinkin kaynağını ansiklopedilere götürmek yanlış olmasa gerek. A harfinde Ahmet Haşim’i arayan bir çift göze, birden Ahmet Rasim takılır. Kime niyet kime kısmet.

İnternette bir metin okursunuz. İçinde bir kelime geçer, üzeri mavi boyalıdır. Bir tıklarsınız üzerine, başka bir bilgi dünyasındasınızdır. Derken bir başka linke, diğerine, ötekine. Sonradan görme insanlar gibi geldiğiniz yeri unutturur, linkine mavi sürme çekilmiş kelimeler.

Gelin, dolu tarafından bakalım bardağın. Ben en çok Sunay Akın’la unutuyorum geldiğim noktayı. Benim hiperlink yazarım da Sunay Akın. Bir olaydan veya bir kişiden bahseder ki içinize bir merak tohumu eker. Hele o kişi bir şairse, bir iksir aramak için dağların zirvelerine çıkmayı arzulatır. Bırakırsınız her şeyi, peşine takılırsınız. Bu şairlerden biri de Çoban Ahmet’tir: Ahmet Aslan… ve şairin bir de şiirine yer verir Sunay Akın, önüne yem atar gibi okurunun. Saf olan okurları da yer bu yemini. Saflıktan bahsetmişken diğer konulara hiperlinklenmeden şu dizelerin saflığına bir kulak verelim:

Derler ki yıldızdır o kayanlar
Bence
Gökyüzü taş atıyordur
Sevgilisinin penceresine

Böylesi güzel bir imge yakalamak kaç şaire nasip olur! Kayan yıldızlara bakan yurdum insanı dilek tuta dursun, Şair Ahmet, kayan yıldızları bir bir toplayıp şiirlerine motif yapmaktadır.

Neyse sadede geleyim. Bu dizeleri okuyan şiir düşkünü bir okur, o atılan yemin peşinden gitmez mi, tıpkı o güzelim Alageyik adlı filminde, düğün gecesi duağını açıp tam da Mine Mutlu’yu öpmek isteyen Cüneyt Arkın’ın, sahte geyik sesine aldanıp dağa çıkması gibi.

Bu referanstan sonra kendimi internette sörf yaparken buluyorum. Her bir şiir adasında gezine gezine Ahmet Aslan’ın o doyumsuz şiirlerinden birer mısra çiziktiriyorum gönlümdeki sörf tahtasına.

Söz açılmıştı bir kere şiirden. Zaman zaman duyarım, “şiirden nefret ediyorum” denildiğini. İçimden şu geçer: “Sanırım Orhan Veli’yi ya da günümüzdeki en bilinen yoldaşı Sunay Akın’ı hiç okumadın?” Zira beni şiire bağlayan bu iki şairdir.

Nasıl üye olunmaz ki Sunay Akın’ın şu dizelerini okuduktan sonra Ölü Ozanlar Derneği’ne!

Yol kenarındaki
Yağmur mazgallarını
Kumbara sanıp
Harçlığımı atardım
Bu yüzden en çok
Denizden alacaklıyım.

Ya da asansör adlı şiirinin şu iki kıtasını okuyalım:

Çocuğunu asma köprüde sallayan
Bir annedir İstanbul
Ki onun
İçi süt dolu
Biberonudur Kız Kulesi
Soğusun diye suya tutulan

Ne kalem kılıçtan
Ne kılıç kalemden üstün olsun
Öğrensinler birlikte yaşamayı
Örneğin kalem
Aşk şiirleri yazsın
Ve köreldikçe kılıç yontsun

Peki ya şairin çocuklara benzettiği makileri anlatan şiiri:

Bir an önce görülsün
Diye Akdeniz
Toroslar’da ağaçlar
Hep çocuk
Kalır

İmgeler dünyası. İnsan bu dünyadan hiç göçmek istemiyor ama hiperlink (kader) işte, insanı nereye nasıl bağlayacağı belli olmuyor.

Hiperlinkin en uzun ve en sanatsal anlatımını ise Kubrick’in, “2001: Bir Uzay Macerası” adlı filminde görmek mümkün. Söz konusu sahnede, maymun adamın elindeki kemiği alet olarak kullanabildikten sonra havaya fırlatmasıyla vardığı son noktada uzay aracına dönüşmesi, maymun/insanın gerçekleştirdiği süreci muhteşem bir şekilde anlatmaktadır.

Biraz da kitaplara değinelim.

Ortaçağda kitaplar birbirine bağlanır, zincirlenirdi çalınmasın diye. Hoş şimdi de var; ama daha yumuşak bu zincirler. Sırtlarına geçirdikleri “yer numarası etiketleri” cehaletin pençesine düşüp yakılmamak için birbirine bağlar kitapları, adeta bir zincirdir, birbirine kenetlenmiş, el ele tutuşmuş insanlar gibi. Sıcak bir okuyucu eli değince de bu kenetlenen eller mayışır, çözülür ve her bir zincirin halkası, adeta rehber olur okuyucuya. Kendini bırakır okurun eline, yeni yerler görür. Belki sıcak bir yatağa düşer okuruyla beraber, kısık lamba ateşinin altında, belki bir otobüs yolculuğunda kıtalardan kıtalara gider.  Kim bilir belki de bir çocuğun yeni dünyaları keşfetmesine vesile olur kapağını aralayarak. Bu zincir halkaları da hiperlink gibidir. Bir kitabı ararken, raflardaki diğer kitaplara bağlar sizi. Sonra ilk aradığından uzaklaşırsınız, sizi saran yeni maceralara atılırsınız. Bir güzeli ararken, diğerine ulaşırsınız.

Hiperlink, görünmez bağlarla insanı, şiire, kitaba ve dahası hayata bağlıyor. Bağlanmamak namümkün.

İçinde bolca şiir barındıran bu yazıyı yine bir şiirle bağlayıp, üç noktamızı da koyalım. Üç nokta koyalım ki, bağımız kopmasın güzelliklerle…

Düş Fırçası

Hergün parlatıyorum düşlerimi
Rengarenk düş fırçalarımla

Bir düşümü kırmızı yapıyorum
Güller gibi açılsın diye

Maviye boyuyorum bir düşümü
Bulutlar farkedilsin diye

Kimisini de topluca yeşile boyamak arzusundayım
Can olsun kan olsun her bir ağaca.

Ama en çok da sarı olsun
Yıllanmış kitapların her bir kelimesine yuva olan.